30 Ocak 2016

Tchibo Kesim ve Ütü Altlığı

Bu aralar küçük cüzdanlar, çantalar diktiğim için devamlı küçük boyutlu kumaşlar kesip duruyorum. Hepsini teker teker ölçüp biçmek gerçekten vakit alan bir iş. İstanbul'da ki atölyemde bu iş için kullandığım kesim tahtası vardı. Tam anlamıyla kullanım alanının hakkını verdiğini söyleyebilirim. Tecrübe ile sabittir. Burada da uzun zamandır arayıp durduğum bu kesim tahtasını en sonunda tchibo'da buldum. Yanında da ütü yapmak için mini boy bir ütü tahtası var. Gerçekten çok işime yarayacak. Ev küçük olunca öyle ütü masamı ortada açık bırakamıyordum. Bu mini ütü tahtası sayesinde de artık ikide bir ütü masasını aç kapa yapmayacağım. Pratiklik ve kolay erişebilirlik, verimli dikiş dikebilmek için önemli şeylerdir.





Paylaş:

26 Ocak 2016

İndirim Zamanlarını Seviyorum

Krakow'da indirimler tüm hızıyla devam ediyor. Her yerde indirim yazıları görmek mümkün. Ben de bu indirimden payıma düşeni aldım mı? Aldım. Hem de çok ucuza aldım. İtalyada 20 Euro'ya satılan bir dergiyi 15 Zloty'ye aldım. Yaklaşık olarak 3,5 euro yapıyor. Daha önceleri çizim yapmaya başlayacağım diye o gazla aldığım kalemlerimi yazmıştım. Merak edenler buraya tık tık yaparak o yazıma ulaşabilir.
Bu dergide onun devamı niteliğinde oldu. İçinde kullanabileceğim bir sürü silüet var. Toplam 200 sayfa. En sevdiğim yanı ise çizimleri dikebilmek için kalıplarının olması. Baktım çizemiyorum bir diğer alternatif olarak dikerim. Yasemin cephesinde bitmeyen çözüm yolları vardır her zaman.

O vakit şov başlasın.










Paylaş:

25 Ocak 2016

Harika bir tarif için hazır mısınız ?


Bu hafta sonu harika bir lezzet ile tanıştım. Wedel Krakow'da sevdiğim çikolatacılardan biri. Yaptığı çikolatalar ve tatlılar olukça başarılı olmasına rağmen buradaki menülerde Türk usulü (sütlü ve şerbetli ) tatlılarını bulmak imkansız. Tatlı ile araları çok yok. Wedel'e gittiğim zamanlar tiramisu yerip hep. Bu sefer suffle denedim. Ve bu tatlı ile de sınıfı geçmeyi başardı. Şimdi tarif bunun neresinde Yasemin demeyin. Azıcık giriş bölümü yapıyım dedim. Biraz sabır.

Şimdi esas oğlana gelsin sıra. Tatlımım yanında içtiğim harika çay olur kendisi. Nasıl güzel bir lezzetti o öyle. Afiyetle mideme gönderirken evde denemek içinde gerekli malzemeleri almam lazım dedim içimden. Aldım mı? Tabi ki de aldım.

Şimdi gelelim o güzel lezzetin içinde neler barındırdığına;

Çay İçin Malzemeler: 


Bir bardak siyah çay
Bir portakal dilimi
Taze zencefilden bir parça
Bir parça çubuk tarçın (eğer bulunabilirse de bir dal vanilya)
Bal.

Yapılışı:

Çayınızı demleyin ve yukarıda bahsetmiş olduğumuz diğer malzemeleri içine ekleyin. Sonra da  ortaya çıkan sonuçu bayıla bayıla için derim.

Ben dün evde denedim. Sonuç oldukça güzeldi. Bu soğuk günlerde vazgeçilmez sıcak içeceklerim arasında yer alacak kendisi.
Bu arada internette okudum. Zencefil çok yararlı lakin tüketim miktarına dikkat etmek gerek. Her şeyin azı karar, fazlası zarar durumu zencefil için de geçerli. Ona göre yapacaksanız bu uyarıyı göz ardı etmeyin derim.

Şimdi kahvemi yudumlayarak yazıyorum  bu tarifi. Öğleden sonraki çay keyfim için şimdiden ağzım sulandı.


Paylaş:

20 Ocak 2016

Bakalım bu hafta neler dikmişim

Buralarda kar yok, soğuk çok. Artık hava 0 derece olunca, ooooo bugünde hava iyiymiş demekten kendimi alamıyorum.  Kış tüm soğukluğu ile gelip geçmeye devam ettiğinden, o güzelim parklara gidip kitap okuma zevkinin hayalini kurabiliyorum ancak. 
Evde oturduğun için canın sıkılmaz mı diye sorarlar adama. Sıkılmaz olur mu? Taa taaataamm  İşte o sıkılma krizlerimin meyvesi olan şirin pasaport kılıfları ile karşınızdayım. 














Paylaş:

19 Ocak 2016

Baykuşların İstilası

Başlığım film tadında lakin yazının bir film özetini içermesini bekliyorsan yanlış yerdesin. Bu yazı bizim evi basan baykuşların hikayesini anlatmak için yazılıyor. Haberin olsun.

Baykuş sevdamı bilmeyen kalmadı artık. Nachnuch'un logosu bir baykuş. Baykuşlu kumaşlar ile çalışmayı çok seviyorum. Hal böyle olunca da baykuşlu hediyeler almam an meselesi oluyor.

Bu yazı benim için ta Ukrayna'dan kalkmış gelmiş bilge baykuş için.

Baykuşlarım şu an bermuda şeytan üçgeni gibiler. Biri Ukrayna'dan, biri İtalya'dan, biri diğeri ise Türkiye'den.

Ailesinin yanına giden arkadaşım beni unutmamış bana baykuşun yanında çok cici hediyelerde almış. Göstermesem olmaz. Her şeyi paylaşma hastalığım var benim.

*Küçük şeylerden mutlu olma yaşını geçmiş olabilirim olmasına da içimdeki minnak kızı durduramıyorum ki. O böyle küçük şeyler görünce mutlu olmaktan hiç çekinmiyor.









Paylaş:

15 Ocak 2016

İzlediğim filmler

Kış aylarının en büyük eğlencesi film izlemek. Kimi zaman patlat mısırı, kimi zaman çitle çekirdeğini. Bundan güzel bir film izleme şekli var mı bilmiyorum.

Bakalım son günlerde neler izlemişim.

1- Bir bilimkurgu kitaptan uyarlanma olan The Martian'ı (Marslı'yı) izledim. Imdb puanı 8,1. Oldukça yüksek. Bilimkurgu izlemekten zevk aldığım için, bu filmi de beğendiklerim arasında sayabilirim.



2- Robot & Frank bu hafta izlediğim ikinci bilimkurgu. Imdb puanı 7 .1 
Kafanızı yormadan ne izleyeceğini bilemediğiniz bir zaman diliminde izlemek için gayet uygun. Öyle büyük beklentiler içinde izlenmemeli bence.


3- Maymunlar Cehennemi serisini izlemeye karar verdik. 1968 yapımı olan "Planet of the Apes" ile başladık. Imdb puanı 8 olan bu film bu puanı sonuna kadar hak ediyor. 





Paylaş:

13 Ocak 2016

Kaloriferin Dibinden Bildiriyorum

Evdeki yeni yaşam alanımı belirlemenin tarif edilemez mutluluğu içindeyim. Uzun zamandır hayata geçiremediğim yastık projemi tamamladım. Artık benimde kedi gibi kıvrılıp, üzerinde zaman geçireceğim bir yerim var. Yastık kılıflarını tembelliğimden sıyrıldığım bir ara diktim. Geçen hafta sonu da içlerini aldım.
Oldum olası yerde oturmayı, vakit geçirmeyi severim. Okul yıllarında da bu böyleydi. Masada çalıştığım günler sayılıdır. Ya yerde çalışırdım ya da yatağımın üzerinde. Sanırım kafamı oldukça önüme doğru eğince daha fazla çalışıyor. İngilizce kursuna gittiğim zamanlarda da hep halının bir köşesinde çalışıyordum. Dikiş dikerken de bu alışkanlığımdan vazgeçmem. Devamlı yerde otururum. Masa ile işim hiç olmaz. 
İşte geçmişimi göz önüne alırsak ve yakın zamanda ingilizce kursuna başlama kararımı eyleme dönüştürürsem, bu köşe hayatımın vazgeçilmezi olmaya aday.

Bu arada telefonunum farklı şekillerde fotoğraf çekebileceğini keşfettim. Şimdi sizi o kareler ile baş başa bırakıyorum.







Paylaş:

12 Ocak 2016

Goodreads



Uzun zamandır vikitap kullanıcısıyım. Bence bu zamana kadar yapılmış en güzel ve faydalı sitelerden biriydi. Genel olarak siteden çok memnun olmama rağmen, son zamanlarda yaşadığı yavaşlık sorunu beni yeni siteler aramaya mecbur bıraktı. Biraz araştırdıktan sonra en iyi arşivi Goodreads ile tutabileceğime kanaat getirdim. Bugün de okuduğum kitapları işaretleme işini bitirdim sayılır.
Goodreads'ın bir artı özelliği ise Kindle ile doğrudan bağlantısının olması. Kitabı okumaya başlayınca işaretleyebiliyorum. Bakalım bu yıl çok kitap okumak istiyorum. Şimdilik okuyacağım kitapları kindle için indirmeye başladım ve okuma sırasına dizdim bile.

Bu yıla Gabriel Marquez'ın Yüzyıllık Yalnızlık adlı kitabı  ile başladım. Bir iki kitabını daha okumayı planlıyorum yıl içinde. Geçen yıllarda Kırmızı Pazartesi ve Benim Hüzünlü Orospularım adlı kitaplarını okumuştum. Yazım dilini oldukça beğendiğim için sıradaki kitap, Kolera Günlerinde Aşk adlı eseri olacak. Umarım diğer kitaplarından aldığım tadı ondan da alabilirim.

Siz sanal kütüphanenizi nerede oluşturdunuz? Güzel ve kullanışlı Türkçe siteler var ise haberdar olmak beni mutlu kılacaktır.

Sevgiler.
Paylaş:

11 Ocak 2016

Boşluk Hissiyatı

Hafta sonları kahve içmek için tercih ettiğimiz çok şirin bir kafe var. Mekanın küçüklüğü ve dizaynının yanı sıra kahvesini de severek içiyorum. Dün yine hafta sonu klasiğini bozmayıp kahve içmeye gittiğimizde masasında gazetesini okuyan insanları görünce, içimde bir özlem baş gösterdi. Uzun zaman olmuş gazete okumayalı. Öyle sanal alemden okumaktan bahsetmiyorum. Sayfalarını çevirince gelen kağıt senini duymanın hazzından bahsediyorum.

Karşımda gazetesini okuyan insanları görünce aslında nasılda olağan ve basit bir eylem bu dedim. İnsan elinin altında olunca bir şeylerin değerini, kıymetini bilmiyor. Biraz ara verince ve uzak kalınca anlaşılıyor aslında içinde bir boşluk oluştuğu. Siz siz olun elinizdekilerin kıymetini bilin. Çünkü ondan mahrum kalıca yaşanılan boşluk hissi pek güzel değil.



Paylaş:

Beyni Oyalamanın Birçok Yolu

Kitap okuyun.
Resim çizin. 
Film seyredin.
El işleri ile uğraşın.

Bunlardan birini veya birkaçını yaptığız zaman sizi üzen şeylerden uzaklaştığınızı göreceksiniz.
Böyle çok bilmişler gibi yazmayı hiç sevmem blogumda. Burası benim dünyam kendimi anlatmayı seviyorum.
Bu günlerde Yasemin kitap okuyor, film seyrediyor. El işi konusunda biraz isteksiz.
En son alışverişimden sonra sanırım resim çizmeye başlayacağım. Öyle süper şeyler çizemem. Geçmişte karalama öykülerim var tabii. Çok eskilere dayanır elime boyaları fırçaları aldığım günler. 4-5 yaşlarındayken annemin ressam bir arkadaşının çalışma odasında ilk fırça darbesini atmışlığım var. O vakitlerde, bu kızı resim konusunda yönlendirin demişler. Bizimkilerin bir kulağından girdiği gibi ötekinden çıkıp gitmesi bir olmuş.

Neyse uzun yıllar sonra ikinci defa lisede aldım elime kara kalemi ve guaj boyaları. Az çekmedim guaj boyalardan. İki yıllık çizim serüveninden sonra okulun sergisine layık silüetler ve tasarladığım elbiseler işin en güzel yanıydı. Eee baktım Cin Ali'den fazlasını çizmeye yeteneğim var. Üniversitede de seçmeli ders tercihimi resimden yana kullandım. Ünlü ressamların çizimlerini kopyalamaya çalıştık bir süre. Bitirme ödevim için Van Gogh'un Boats an the Shore adlı tablosunu seçtim.


Her şey harika giderken, %80 bitmişken, babamı kaybettim ve derslere girmediğim bir dönem oldu. Bu sırada harika bir öğretmene denk gelmiştim. Birçok dersten tekrara kaldığım dönemde, resim dersinden eksik tabloma verdiği tam not sayesinde geçtim.
Yeni aldığım bu set sayesinde yeniden çizme hevesi ile doluyum. Eğer bakmaya değer bir şeyler çizersem paylaşmadan edemem zaten.







Paylaş:

6 Ocak 2016

Takip Ettiğin Blogları Kendi Bloguna Ekleme

Okumaktan keyif aldığım bloglara sayfamda yer verip, beni ziyaret edenlerin de onlardan haberdar olması için "Severek takip ettiğim bloglar" eklentisini sayfama ekledim. Oldukça kolay bir işlem. Resimler ile izlediğim yolu yazarak sizinle paylaşmak istedim.
Belki sizin de okumaktan keyif aldığınız ve henüz bizim keşfedemediğimiz bloglar vardır. Siz de bu eklentiyi ekleyerek bizi haberdar etmek istemez misiniz?
Hadi başlayalım;


1 Adım: Kontrol paneline gelerek yerleşim ekranını açıyoruz ve  "gadget ekle" yazısına tıklıyoruz.


2. Adım : Açılan pencerede " Blog Listesi " yazısını bulup üstüne tıklıyoruz.


3. Adım: Blog listesini yapılandır adlı yeni bir pencere açılıyor. Buradaki seçimler tamamen size kalmış. Başlığı istediğiniz gibi yazabilirsin. Hangi blogların görünmesini isterseniz seçebilirsin. Tüm tercihlerinizi belirledikten sonra kaydet demeniz yeterli.










Paylaş:

5 Ocak 2016

İnsan bazen neyin iyi olduğu kestiremiyor bu hayatta..

Ruhum ölümüne sıkkın ve bıkkın. Yazacak çok şey var. Belki üstünden zaman geçince yazarım bir kaç satır. Şimdilik kafamı kitaplara gömdüm. En huzurlu olduğum yer orası bu günlerde.
Yüzyıllık Yalnızlık  kitabı okumanın zamanı şimdi gelmiş çatmış demek ki. Kitabı almaya kaç defa yeltenip, rafa geri bıraktığımı bile hatırlamıyorum. Oysaki onun görevi şimdilerde başlıyormuş. Beni kafamda ki düşüncelerden sıyırmak için doğru anı kovalıyormuş.
Bazen ne yaşadığını bilemezsin.
Bazen ne hissettiğini bilemezsin.
Bazen tüm inancın yerler bir olur.
İşte o zamanlarda en iyisi derin bir nefes alıp, en baştan düşünmeye başlamaktır.

Ben bunları yazarken, bu satırlara en çok yakışan şarkı ise fonda çalmaya devam ediyor.






Paylaş:
Fotoğrafım
Mam na imię Yasemin. Jestem z Turcji. Mieszkam w Stambule, a teraz w Krakowie. Mówię po turecku i angielsku znam też trochę po polsku. Z zawodu ksiegowa. Moje ulubione słowa oczywiście :) Interesuję się literaturą i sportem. Lubię kawę. Uwielbiam mój rower.